4 Eylül 2014 Perşembe

Yıkılan Tahtın Gürültüsü

Sana bir kitap olacağım, kitapta cilde ne hacet
Önsöze gerek yok, ilk sayfa senken sonunu hayal et
Sayfalarca özlem, her bir sayfada ayrı bir yara
Dudaklarındaki kanlarla gözlerindeki buğu yarışacak, kavuşmak için sonlara..

Ama ağlayamayazsın ki sen, çünkü güçlüsün.
Beni attığın o kalbinde gücün bin türlüsü
Bir damla yaş değil ya atamadığım satırların büyüsü
Tek damla terimde bile sen aşkın yegane türüsün.

Oysa insanlar çok sıcaktı gülüp eğleniyordu
Ben de seni yazarak acılarla evleniyordum
Mutluluk şair kılıklı bir adamın dizelerinden hayal penceresini açabilir mi?
Sen bu yargısız yalnızlığımı okurken anlayacaksın, gerçekler de acıtabilir mi ?

Vazgeçtiğim tüm sevdalarım, nakış nakış ördüğüm günahlarım içimi yakacak.
Bir duvar gibi ördüğün cennetim, yıkılamaz köşkten ibaret gözlerin.
Dün gibi, bugün gibi yine sayfaların içinde gizli kalacak.
Ama sen karartılarında bile yoksun bu elem dolu özlemin.

Belki bunları okurken pişman olmayı tadacaksın
Yaşattıkların ağlatmamayı öğretti, ağlamayı sanacaksın
Yine de ağlattım, ama tek damla yaş akıtmadım gözlerden.
Biraz acı biraz keder yükledim, çıkmaya çalıştım gamzelerinden

Çünkü herkes hak ediyordu, tatlı bir acıyı.
Benim en tatlı acım sendin, kaçırdın tadını
Gözlerin o kadar doyumsuzdu ki, bakmaya gelemedim
GELEMEDİM DEĞİL, GELMEDİN.

Öğrendim ki hayat yalnızca, bilim kurgudan ibaret.
Aşk hikayelerde okuduklarımla sanki bi ibadet
Ama yine de okuduğum hiçbir aşka inanmadım.
Yaşanmışlıklar, sayfalar kadar temiz değildi kanmadım..

Sen sözlerime güvenip de gelme insafa.
Hiçbir hüküm, yazıldığı kadar kolay gelmez insana.
Çünkü aşıklar, hükmün altında ezilenler değil.
Bunun uğrunda ölümü göze alanlardır.

Ve artık içime hapsettiğimde anladım aşık bi adam değilim
Küçük bir kuşun yuvasındaki kadar özgür bir aşka kefilim
Tutsan da bu yokuşu çıkamam, dokunsalar da yüreğime ağlayamam,
İtsen de buradan aşağı düşemem, güçlüyüm artık kendimi dağlayamam.

Ağıt yakma ardımdan,bi son değil bu gidiş.
Nice sevdalar doğuracak bu kağıdın ateşi.
Yangında kalmak değil bu üzüntüm, savrulsaydı külüm
Bir başkasına yanacak olmaktandır bu devrilen tahtın gürültüsü

Beni kaybetmedin belki, seni hiç kaybetmeyecektim.
Şimdiki aklım olsaydı evimi hiç terketmeyecektim.
Bilseydim zordur ayrılıklar, inanmazdım sevdaya.
Okumadan geçerdim her satırı, dayanmazdım davaya

Bohçamdaki birkaç sabır olmasaydı giderdim sonsuzluğa
Hala bir halatla bağlı toprağım, geldiğim gibi gideceğim yalnızlığa.
Kalabalıkta ki yalnızlığa, perdemin ardında ki uzaklığa.
Yanacak olduğum erişilmesi imkansız kuyuya.

Kurtar kurtarabilirsen, bu kirden ellerimi.
Düşeceğim kuyuya ama kimse alamayacak gözlerini.
Göremeyeceksin yangını çünkü son olacak bedenim.
Sayıklayamayacak adını dudaklarım,çürüyüp gidecek tuttuğum kalemim.

Tertemiz kaldığımda tanımayacağım seni, nasıl olsa bir oyundu dünya.
Kaybedenin sabrı, kazananın zenginliği kadar olmasa da .
Aşktan hüküm giymek yine borcum olsun bir tutsaklığa.
Bak ölüyorum yine çek kurtarsana, elimi tutsana

Ölürken seni sayıklamayacağım, buna zamanım olmayacak.
Yaşarken adını o kadar andım ki, ismin cismimden ayrılmayacak
Kime seslensem, adınla yankılandı aklım.
Bir ah kaldı bana bin vah bu dünyada saklı.

Kahretsin yine mi kaybetti sonbahar
Hani gelmişti yaz, bu rüzgar da neyin nesi el aman
Yine soğuk kış mı geliyor, içime buz damlar .
Üşümek için çok erken, biraz daha zaman.

Daha adını yazmam için gereken çok satır var.
Varlığın bu kalpte fazlaca yerin dar
Buralar hala soğuk bak her yerde kar
Yokluğuna alıştım bi de gelsene yar

Bu kadar da değildir kader.
Her satır, bir sonrakinin doğuşunu simgeler.
Hiç bir şiir, dünde kalmaz illa bugüne seker.
Gün gibi yenilenir, yağmur gibi çamura bulanır keder.

Temiz kalır mı bilmem ama, sensiz kalmaz biliyorum
Her ne kadar gelemesem de ben herhalde gidiyorum
Seni bekleyen çınar bile kuruyup gitmişken
Ben galiba hala seni bekliyorum..
/v.a.ceylan/

Anasayfaya dön

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder